قوله
تعالى { قل يا
أهل الكتاب
تعالوا إلى
كلمة سواء
بيننا وبينكم
}
58- "De Ki: Ey Ehl-i
Kitap! Sizinle Bizim Aramızda Müşterek Olan Bir Söze Geliniz. .. " (AI-i
imran 64)
أنا أبو داود
سليمان بن سيف
نا يعقوب بن إبراهيم
بن سعد نا أبي
عن صالح عن بن
شهاب أني عبيد
الله بن عبد
الله أن عبد
الله بن عباس
قال أخبرني
أبو سفيان بن
حرب أنه كان
بالشام في رجال
من قريش قدموا
تجارا في
المدة التي
كانت بين رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
وبين كفار قريش
قال أبو سفيان
فوجدنا رسول
قيصر ببعض
الشام فانطلق
بي وبأصحابي
حتى قدمنا إيلياء
فأدخلنا عليه
فإذا هو جالس
في مجلس ملكه وعليه
التاج وحوله
علماء الروم
فقال لترجمانه
سلهم أيهم
أقرب نسبا إلى
هذا الرجل
الذي يزعم أنه
نبي قال أبو
سفيان أنا
أقربهم إليه
نسبا فقال ما
قرابة ما بينك
وبينه فقلت هو
بن عمي قال
وليس في الركب
يومئذ رجل من
بني عبد مناف
غيري قال فقال
قيصر أدنوه
مني ثم أمر
بأصحابي
فجعلوا خلف
ظهري عند كتفي
ثم قال
لترجمانه قل
لأصحابه إني
سائل هذا عن
هذا الرجل
الذي يزعم أنه
نبي فإن كذب
فكذبوه قال
أبو سفيان والله
لولا الحياء
يومئذ أن يأثر
علي أصحابي
الكذب لحدثته
عنه حين سألني
ولكن استحييت
أن يأثروا علي
الكذب فصدقته
عنه ثم قال
لترجمانه قل
له كيف نسب
هذا الرجل
فيكم قلت هو
فينا ذو نسب
قال فقال هل
قال هذا القول
منكم أحد قبله
قلت لا قال
فهل كنتم
تتهمونه
بالكذب قبل أن
يقول ما قال
قلت لا قال
فهل كان من آبائه
من ملك قلت لا
قال فأشراف
الناس اتبعوه
أم ضعفاؤهم
قلت بل
ضعفاؤهم قال
فيزيدون أم
ينقصون قلت بل
يزيدون قال
فهل يرتد أحد
سخطة لدينه
بعد أن يدخل
فيه قلت لا
قال فهل يغدر
قلت لا ونحن
منه الآن في
مدة ونحن نخاف
أن يغدر قال
أبو سفيان ولم
يمكني كلمة
أدخل فيها شيئا
أنتقصه بها
أخاف أن تؤثر
عني غيرها قال
فهل قاتلتموه
وهل قاتلكم
فقلت نعم قال
فكيف كان حربكم
وحربه قلت
كانت دولا
وسجالا يدال
علينا المرة
وندال عليه
الأخرى قال
فما كان
يأمركم به قلت
يأمرنا أن
نعبد الله
وحده ولا نشرك
به شيئا
ونهانا عما
كان يعبد
آباؤنا
ويأمرنا
بالصلاة
والصدق
والعفاف
والوفاء
بالعهد وأداء
الأمانة فقال
لترجمانه حين
قلت ذلك قل له
إني سألتك عن
نسبه فيكم
فزعمت أنه
فيكم ذو نسب
وكذلك الرسل
تبعث في نسب
قومها وسألتك
هل قال هذا
القول أحد
منكم قبله
فزعمت أن لا
فقلت ألو قال
هذا القول أحد
منكم قبله قلت
رجل يأتم بقول
قيل قبله
وسألتك هل
كنتم تتهمونه
بالكذب قبل أن
يقول ما قال
فزعمت أن لا
فقد علمت أنه
لم يكن ليذر
الكذب على
الناس ويكذب
على الله
وسألتك هل كان
من آبائه من
ملك فزعمت أن لا
فقلت أن لو
كان من آبائه
ملك لقلت رجل
يطلب ملك
آبائه وسألتك
أشراف الناس
اتبعوه أم
ضعفاؤهم
فزعمت أن
ضعفاءهم
اتبعوه وهم
أتباع الرسل
وسألتك هل
يزيدون أو
ينقصون فزعمت
أنهم يزيدون
وكذلك
الإيمان حتى
يتم وسألتك هل
يرتد أحد سخطه
لدينه بعد أن
يدخل فيه
فزعمت أن لا
وكذلك
الإيمان حين
يخالط بشاشة
القلب لا يبغضه
أحد وسألتك هل
يغدر فزعمت أن
لا وكذلك
الرسل لا تغدر
وسألتك هل
قاتلتوه
وقاتلكم فزعمت
أن قد فعل وأن
حربكم وحربه
تكون دولا يدال
عليكم المرة
وتدالون عليه
الأخرى وكذلك
الرسل تبتلى
ويكون لها
العاقبة
وسألتك بماذا
أمركم فزعمت
أنه يأمركم أن
تعبدوا الله
وحده ولا
تشركوا به
شيئا وينهاكم
عما كان يعبد
آباؤكم
ويأمركم
بالصلاة
والصدق
والعفاف
والوفاء
بالعهد وأداء
الأمانات قال
وهذه صفة نبي
قد كنت أعلم
أنه خارج ولم
أكن أظن أنه
منكم وإن يكن
ما قلت حقا
فيوشك أن يملك
موضع قدمي
هاتين فوالله
لو أرجو أن
أخلص إليه
لتجشمت لقية
ولو كنت عنده
غسلت عن قدميه
قال أبو سفيان
ثم دعا بكتاب
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم فأمر به
فقرىء فإذا
فيه بسم الله
الرحمن
الرحيم من
محمد بن عبد
الله ورسوله
إلى هرقل عظيم
الروم سلام
على من اتبع
الهدى أما بعد
فإني أدعوك بدعاية
الإسلام أسلم
تسلم وأسلم
يؤتك الله أجرك
مرتين وإن
توليت فإن
عليك إثم
الأريسيين
ويا أهل
الكتاب
تعالوا إلى
كلمة سواء بيننا
وبينكم ألا
نعبد إلا الله
ولا نشرك به
شيئا ولا يتخذ
بعضنا بعضا
أربابا من دون
الله فإن تولوا
فقولوا
اشهدوا بأنا
مسلمون قال
أبو سفيان
فلما قضى
مقالته علت
أصوات الروم
حوله من عظماء
الروم وكثر
لغطهم فلا
أدري ماذا قالوا
وأمر بنا
فأخرجنا قال
أبو سفيان
فلما خرجت مع
أصحابي وخلصت
بهم قلت لقد
أمر أمر بن
أبي كبشة هذا
ملك بني
الأصفر يخافه
قال أبو سفيان
فوالله ما زلت
ذليلا
مستيقنا بأن
أمره سيظهر حتى
أدخل الله
قلبي الإسلام
وأنا كاره
[-: 10998 :-] Abdullah b. Abbas, Ebu
Süfyan b. Harb'den naklediyor: Ebu Süfyan, Kureyş'ten bazı kişilerle,
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile (Hudeybiye'de) . Kureyş
kafirlerinin yaptığı anlaşma müddeti içinde ticaret maksadıyla Şam'a
gelmişlerdi.
Ebu Süfyan der ki:
Kayser'in elçisi Şam'ın bir yerinde bizi buldu ve benimle arkadaşlarımı alıp Ila'ya
(Kudüs'e) götürdü. Kayser'in yanına girdiğimizde makamında oturmuş başında tacı
ve etrafında Rum bilginleri vardı. Tercümanına: "Bunlara sor bakalım;
hangisi peygamber olduğunu iddia eden bu adama nesep olarak en yakındır?"
deyince, Ben (Ebu Süfyan): ''Nesep olarak ona en yakın olan benim" dedi.
Kayser: ''Aranızdaki akrabalık nedir?'' diye sorunca ise: "Amcam oğludur''
dedim. O gün yolcular arasında benden başka Abdimenaf kabilesinden kimse yoktu.
Kayser: "Bunu bana
yaklaştırınız'' deyip arkadaşlarımın arkamda, omuz hizamda durmalarını emretti.
Sonra tercümanına: ''Bunlara de ki: Buna peygamber olduğunu iddia eden kişi
hakkında soru soracağım. Yalan söyleyecek olursa bildiriniz'' dedi. Valiahi,
arkadaşlarım ötede beride yalanımı söylerler diye utanmasaydım, Peygamber
hakkında yalan uydururdum. Ama bana yalancı denmesinden utandığım için doğru
söyledim. Sonra (Kayser) tercümanına: "Ona: ''Bu adamın içinizde nesebi
nasıldır?'' diye sorll deyince, ben:
"içimizde pek soylu
biridir'' cevabını verdim. ''Daha evvel sizden bu peygamberlik sözünü eden
olmuş mudur?'' diye sorunca ise: "Hayır'' karşılığını verdim.
"Peygamberlik iddiasında bulunmadan önce onu hiç yalancılıkla suçladığınız
oldu mu?" diye sorunca: ''Haylr'' cevabını verdim. Kayser: ''Ataları arasında
kral olan var ml?'' diye sorunca: "Hayır" karşılığını verdim. ''0'na
tabi olanlar insanların ileri gelenleri mi yoksa zayıfları mı?" diye
sorunca, ben: "Zayıflar!" karşılığını verdim. Kayser: ''0'na tabi
olanlar çoğalıyor mu yoksa azalıyor mu?" diye sorunca:
''Çoğallyorlar" karşılığını verdim. Kayser: ''içlerinde onun dinine
girdikten sonra beğenmemezlikten dolayı dınden çıkan var mıdır?" diye
sorunca, ben: ''Haylr'' dedim. Kayser: "Verdiği sözü bozar mı?"
deyince, ben: ''Haylr. Şu an aramızda barış anlaşması var, ama bozmaktan
korkuyoruz'' dedim.
Ebu Süfyan der ki:
''Böylece sözlerim arasına Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i
kötüleyecek bir kelime katacak imkan bulamadım. Kayser: ''0nunla savaştınız
ml?'' diye sorunca: "Evet" cevabını verdim. ''0'nunla savaşınız nasıl
sonuçlandı?" diye sorunca, ben: ''Harp aramızda nöbetleşedir. Bazan o bizi
mağlup eder, bazan biz onu mağlup ederiz'' dedim. Kayser: "Size ne
emrediyordu?" diye sorunca, ben: "Yalnız Allah'a ibadet etmemizi, ona
hiçbir şeyi ortak koşmamamızı emretti, babalarımızın taptığı şeylerden
yasakladı. Namaz kılmamızı, sadaka vermemizi, iffeti, ahde vefayı ve emaneti
sahibine vermeyi emretti" dedim.
Ben böyle deyince,
Kayser tercümanına dedi ki: ''0'na de ki: ''Sana, onun aranızdaki nesebini
sordum, pek soylu biri olduğunu söyledin. peygamberler de böyle kavimlerinin
nesebi içinden gönderilirler. içinizden bu peygamberlik iddiasını ondan önce
söylemiş kimse var mıydı?'' diye sordum. Hayır, dedin. Bunun üzerine düşündüm
ki, eğer bundan önce bu sözü söyleyen biri olsaydı, kendisinden önce söylenmiş
bir söze uydu derdim. Bu dediğini söylemeden önce (peygamberlik iddiasından
önce) hiç onu yalanla suçladınız mı? diye sordum. Hayır, dedin. Ben gerçekten
biliyorum ki, halka karşı yalan söylememişken, sonradan Allah'a karşı yalan
söylemez. Ecdadı içerisinde bir kral var mıydı? diye sordum. Hayır, dedin.
Ecdadı içerisinde bir kra lolaydı, bu adam babasının mülkünü geri almaya
çalışan bir kimsedir, diyecektim. Ona bağlı olanlar, halkın ileri gelenleri mi,
yoksa zayıflara mıdır? diye sordum. Ona uyanların zayıf kimseler olduğunu
söyledin. Peygamberlere bağlı olanlar onlardır. Ona bağlananlar çoğalıyor mu,
azalıyor mu? diye sordum. Çoğalıyorlar dedin. iman işi kemal buluncaya kadar
(din kemale erinceye kadar) böyle gider. Onun dinine girdikten sonra,
kızgınlıktan dolayı dininden dönen hiç kimse var mıdır? diye sordum. Hayır,
dedin. imanın neş'esi kalplere karışınca artık ona kimse buğzedip dini terk
etmez. Hiç bozar mı? diye sordum. Hayır, dedin. Peygamberler böyledir,
bozmazlar. Sana: "Onunla hiç harb ettiniz mı?" diye sordum. Onunla
harpettiğinizi, aranızda geçen harblerin nöbetleşe olduğunu, kimi onun sizi
mağlub ettiğini, kimi de sizin onu mağlub ettiğinizi söyledin! Peygamberler de
böyledir; (önce) ibtila edilirler; sonra akıbet onların olur. Size neyi
emrediyor? diye sordum. Yalnız Allah'a ibadet etmeyi ve ona hiç bir şeyi ortak
koşmamayı size emrettiğini, babalarınızın taptıklarına tapmayı size
yasakladığını, namaz kılmayı, sadaka vermeyi, iffetli olmayı, doğruluğu ve
emaneti sahibine vermeyi emrettiğini söyledin. Bu özellikler, çıkacağını
bildiğim peygamberin özellikleridir. Onun sizden çıkacağını ummuyordum. Eğer
söylediğin doğruysa şu ayaklarımı bastığım yerlere yakında (o zat) sahip,
olacaktır. Onun huzuruna varabileceğimi bilsem, ona kavuşmak için büyük
güçlüklere katlanırdım. Yanında olsaydım ayaklarını yıkardım.
Ebu Süfyan der ki: Sonra
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in mektubunu getirtti ve mektup
okundu. Mektupta şöyle yazmaktaydı:
"Rahman ve Rahim
olan Allah'ın adıyla! Allah'ın kulu ve onun Peygamberi Muhammed (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'den Rum büyüğü Hirakl'e! Hidayete uyanlara selam olsun ...
Derim ki: Seni islam daveti ile (islam'a) çağırırım. Müslüman ol, selamet bulursun.
Müslüman ol! Allah da mükafatını sana iki kat verir. Eğer yüz çevirirsen fakir
halkın günahı senin boynunadır. "De ki: ''Ey Kitap ehli! Ancak Allah'a
kulluk etmek, O'na bir şeyi eş koşmamak, Allah'ı bırakıp birbirimizi rab olarak
benimsememek üzere, bizimle sizin aranızda müşterek bir söze gelin.'' Eğer yüz
çevirirlerse: ''Bizim müslüman olduğumuza şahid olun'' deyin."
Ebu Süfyan der ki:
Kayser sözünü bitirince etrafındaki Rumların ileri gelenlerinin sesleri
yükseldi. Ne dediklerini anlamadım. Biz de yanından çıkarıldık. Arkadaşlarımla
çıkıp onlarla yalnız kalınca: "Artık ibni Ebi Kebşe'nin işi iştir! Bu
Rumiarın kralı bile ondan korkuyor" dedim ve artık Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) muzaffer olacağına yüzde yüz inanmaya devam ettim.
istemememe rağmen nihayet Allah islam'ı bana nasib etti.
Tuhfe: 4850
Diğer tahric: Buhari
(7, 51, 2681, 2936, 2940, 2941, 2978, 4553, 5980, 6260, 7196),
el-Edebu'l-Müfred (1109); Müslim (1773); Ebu Davud (1773); Tirmizi (2717);
Ahmed, Müsned (2370); İbn Hibban (6555).
قوله
تعالى كيف
يهدي الله
قوما كفروا
بعد إيمانهم
59- "İnandıktan,
Sonra inkar Eden Bir Milleti Allah Nasıl Doğru Yola Eriştirir? ... " (AI-i
imran 86)
أنا محمد بن
عبد الله بن
بزيع نا يزيد
وهو بن زريع
نا داود عن
عكرمة عن بن
عباس قال كان
رجل من
الأنصار أسلم
ثم ارتد ولحق
بالشرك ثم ندم
فأرسل إلى
قومه سلوا
رسول الله صلى
الله عليه وسلم
هل لي من توبة
فجاء قومه إلى
رسول الله صلى
الله عليه وسلم
فقالوا إن
فلانا قد ندم
وإنه قد أمرنا
أن نسألك هل
له من توبة
فنزلت { كيف
يهدي الله قوما
كفروا بعد
إيمانهم } إلى
غفور رحيم
فأرسل إليه
فأسلم
[-: 10999 :-] İbn Abbas anlatıyor:
Ensar'dan bir adam Müslüman olmuştu. Ancak sonradan dinden çıkıp müşriklere katıldı.
Sonra yaptığına pişman oldu ve kabilesine haber gönderip: "Resalullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e sorun tekrar dönmek istesem tövbem kabul görür
mü?" dedi. Kabilesi Resalullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e gelip:
"Filan kişi pişman oldu ve geri Müslüman olmak istiyor. Onun için bir
tövbenin olup olamayacağını sormamızı istedi. Tövbesi kabul olur mu?"
dediler. Bunun üzerine şu ayetler nazil oldu: "iman etmelerinden, Resul'ün
hak olduğuna şehadet getirmelerinden ve kendilerine apaçık deliller gelmesinden
sonra inkarcılığa sapan bir kavme Allah nasıl hidayet nasip eder? Allah
zalimler topluluğunu doğru yola iletmez. Işte onların cezası, Allah'ın,
meleklerin ve bütün insanlığın lanetine uğramalarıdır. Bu Ianete ebedi gömülüp
gidecekler. Onların azapları hafifletilmez; yüzlerine de bakılmaz. Ancak,
bundan sonra tövbe edip yola gelenler başka. Çünkü Allah çok bağışlayıcı ve
merhametlidir." (AI-i imran 86-89) Ardından adama haber gönderdi ve gelip
Müslüman oldu.
Tuhfe: 6084
3517'de geçmişti.